Araştırma Projelerine Destek
ProjelerimizToplumda 65 Yaş ve Üstü Bireylerde Sarkopeni (Kas Erimesi) Sıklığı ve Beslenme Durumunun Sarkopeniye Etkisi
Gıda, beslenme ve sağlık arasındaki ilişkinin doğru değerlendirilmesi, toplumsal bilincin arttırılması ve bilimsel temele dayanan bilgi üretimi için çalışmalar gerçekleştiren Pınar Enstitüsü, akademik çalışmalara verdiği desteği de sürdürüyor.
Bu kapsamda “Toplumda 65 Yaş ve Üstü Bireylerde Sarkopeni (Kas Erimesi) Sıklığı ve Beslenme Durumunun Sarkopeniye Etkisi” başlığında yürütülen projeye destek veren Pınar Enstitüsü, önemli bir halk sağlığı sorunu olan sarkopeniye dikkat çekmeyi amaçlamıştır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Akçiçek’in yürütücülüğünde gerçekleştirilen projede; EÜTF Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Uyar, EÜTF Endokrin Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fulden Saraç, EÜ Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Reci Meseri, EÜTF Geriatri Bilim Dalı’ndan Uzman Dr. Sumru Savaş, EÜTF İç Hastalıkları Uzmanı Aslı Kılavuz, EÜTF İç Hastalıkları Uzmanı Sevnaz Şahin, EÜTF Onkoloji Kliniği’nden Uzman Diyetisyen Derya Hopancı Bıçaklı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hatice Şimşek Keskin yer almıştır.
Bu işbirliği sayesinde Enstitü, toplumda yaşayan 65 yaş ve üstü bireylerde sarkopeni sıklığını saptama ve beslenme durumunun sarkopeniye olan etkisini değerlendirme, sarkopeni prevelansına ilişkin Türkiye'de veri oluşturma ve sarkopeni hakkında hanelerde farkındalık oluşturarak başta protein eksikliği ve fiziksel aktivite konusunda bireyleri bilinçlendirme konusunda yapılan çalışmaların bir parçası olmuştur.
Proje’nin amacı toplumda yaşayan 65 yaş üstü bireylerde; fiziksel engellilik, kötü yaşam kalitesi, ölüm gibi risklerle ilişkili, iskelet kası kütlesi ve gücünün ilerleyici ve yaygın kaybıyla giden bir sendrom olan sarkopeni sıklığını saptamak ve beslenme durumunun sarkopeniye etkisini değerlendirmektir. Çalışmaya dahil edilen tüm yaşlıların sosyo-ekonomik verilerinin, beslenme durumlarının, fiziksel aktivite düzeylerinin saptanması ve vücut kompozisyonu ile kas miktarı ölçümlerinin yapılması öngörülmüştür. Ayrıca yaşlılarda protein alım düzeyleri, besin tüketim sıklığı da incelenmektedir.
Proje kapsamında “Toplumda Sarkopeni Görülme Sıklığı ve Risk Etmenleri”, “Sarkopeni’nin Sonuçlarından Biri Olan Düşme ve Ev Kazaları Görülme Sıklığının Saptanması” ve “Sarkopeni Riski Saptanan Bireylerin Hastanede Detaylı Ölçümlerinin Yapılması ve Çözüm Yollarının Araştırılması” başlıklı olmak üzere 3 ayrı doktora tezi desteklenmiştir. Doktora çalışmasının amacı, İzmir’in Bornova ilçesi merkezinde yaşayan 65 yaş ve üzeri kişilerde sarkopeni sıklığını ve risk etmenlerini belirlemektir.
Proje’nin ilk çıktıları Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hatice Şimşek Keskin’in “Toplumda Yaşayan Yaşlılarda Sarkopeni Sıklığı ve Risk Etmenleri” adlı doktora tezi çalışmasıyla elde edilmiştir.
Çalışmanın bağımlı değişkeni sarkopeni varlığıdır. Sarkopeni varlığı; yürüme hızı, kavrama gücü (el dinamometresi ile ölçülerek) ve kas kütlesi (baldır çevresi ölçülerek) ile belirlenmiştir. İki farklı değerlendirmeye göre sarkopeni sıklığı ölçülmüştür. Bu değerlendirmelere göre sarkopeni sıklığı %5.7 ve %5.0 bulunmuştur. Sarkopeni olduğu belirlenen yaklaşık 55 yaşlı ileri değerlendirmeler için Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Bölümü’ne davet edilmektedir. Çalışmalar sürdürülmekte olup, ortaya çıkan bulgular ileriki dönemde paylaşılacaktır.
Süt ve Süt Ürünlerine Yönelik Tüketici Algısı
Basında sayısı her geçen gün artmakta olan gıdaların sağlığa olan etkileri ile ilgili haberler öncelikle tüketiciyi sonrasında da üreticiyi olumlu ve olumsuz olmak üzere etkilemektedir. Topluma tarafsız ve doğru haber kaynağı olmak adına Pınar Enstitü ile Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından TÜBİTAK 3001 - Başlangıç ARGE Projeleri Destekleme Programı bünyesinde “Süt ve Süt Ürünlerine Yönelik Tüketici Algısı: Medyada Yanlış Enformasyonun Etkileri” projesi yürütülmüştür.
Bu çalışma ile süt ve süt ürünlerine yönelik tüketici algıları araştırılmıştır. Tüketicilerin kanaatlerinin ve dolayısıyla da satın alma kararlarının oluşumundaki en önemli etmenlerden birisi algılardır. Bu algıların ölçülmesi ve yönetilmesi pazarda üretim yapan kuruluşlar açısından yaşamsal önemdedir. Tüketici algıları günümüzde, çoğunlukla medya aracılığıyla oluşturulurlar. Ancak medyada genel olarak besin, özel olarak da süt ve süt ürünlerine yönelik yanlış enformasyon sıkça yayılmaktadır. Bu çalışmada, yanlış enformasyona dayalı tüketici algısı çeşitli boyutlarıyla araştırılmıştır.
Süt ve diğer süt ürünlerine yönelik olarak tüketiciler, genellikle medya kanallarından yayılan yanlış enformasyona dayalı negatif algılar geliştirirler. Medyadan yayılan yanlış enformasyon, tüketicilerin besin ürünlerine yönelik negatif algılarının gelişmesinde önemli derecede etkilidir. Bu tür negatif algılar, besin ürünleri endüstrileri pazarlama politikaları açısından yaşamsal önemdedir. Bu araştırma; söz konusu algıların neler olduğunu, ne kadar güçlü olduklarını ve medyada sunulan enformasyon aracılığıyla nasıl sağlandığını ele almaktadır.
Projede birbiri ardından gelen üç aşamada veri toplanmıştır. Birinci aşamada medya içerikleri analiz edilmiş, buradan elde edilen sonuçlar doğrultusunda ikinci aşamada fokus gruplar gerçekleştirilerek nitel veriler elde edilmiş ve fokus grup sonuçlarına dayanarak üçüncü aşamada ise soru kağıdı (anket) ile saha uygulaması yapılmıştır. Bu süreçte 4 Gazete, 3 TV Programı, İnternet Kaynakları medya analizi süreçlerinde analiz edilmiş, 18 Kişilik 3 adet fokus grup çalışması yapılmış ve 50 soruluk bir anket toplam 733 kişiye uygulanmıştır.
Projenin sonuçları itibariyle genel değerlendirilmesinde aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır;
- Medya, süt ve süt ürünlerine yönelik algıları önemli ölçüde etkiler. Medyadaki gündem bu ürünlerin algısının oluştuğu bağlamdır.
- Algıların yönü ve düzeyinin cinsiyet, yaş, gelir vb. parametrelere göre büyük farklar göstermez.
- Bu durum, medyanın konuları yaygınlaştırarak ana akım haline getirme etkisine (mainstreaming effect) ve genel izleyici kitlesini birbirine benzetici (homogenization) etkisiyle açıklanabilir.
- Televizyon ve internet en önemli iki medyadır. Televizyon yaşlılar, internet ise gençler için daha etkilidir.
- Üreticilerin sağlıklı içerik üreterek ya da bu tür içerikleri destekleyerek özellikle internetteki bilgi kirliliğine yönelik çabalar gerçekleştirmelidir.
- Medyada besinle ilgili içeriklerinin oluşturulmasında kaynak kişi sorunu nedeniyle standartların belirlenmesi bakımından, sağlık editörleri ve muhabirlerinin, basın meslek mensuplarının besin enformasyonuna yönelik eğitim düzeyleri artırılmalıdır.
- Bu bağlamda, meslek örgütleriyle ve kamu otoriteleriyle işbirliği yapılmalıdır.
- Semiyolojik, semantik ve söylem boyutlarını da kapsayan yeni analizler ile tarihsel değişimi kapsayan yeni araştırmalar gerçekleştirilmelidir.